ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Parker Güneş Sondası ile uzay keşif tarihinde yeni bir sayfa açtı. Parker, Güneş’e 6.2 milyon kilometre yaklaşarak insanlık tarihinin en yakın Güneş geçişini başarıyla gerçekleştirdi. Bu tarihi yolculuk, bilim dünyasında “Ay’a inişle eşdeğer” olarak tanımlanıyor.
Tarihi Yolculuk ve Amacı
Parker Güneş Sondası, 2018 yılında Güneş’in atmosferi (korona) hakkında daha fazla bilgi edinmek ve Güneş rüzgarlarının kaynağını keşfetmek için fırlatıldı. Bu amaçla, Güneş’e her yaklaşışında Venüs’ün yerçekimini kullanarak “sapan manevraları” yaptı ve ivmesini arttırdı.
Bugüne kadar toplamda 21 kez Güneş’in etrafında manevra yapan Parker, bu süreçte şimdiye dek ölçülememiş veriler toplayarak bilim insanlarına çok değerli bilgiler sundu.
Rekor Kıran Yakınlaşma ve Hız
Parker, son geçişinde Güneş’e 6.2 milyon kilometreye kadar yaklaştı. Bu mesafe, Merkür’le Güneş arasındaki mesafenin sekizde biri kadar. Sonda, bu yaklaşımı esnasında saatte 635 bin kilometre gibi inanılmaz bir hıza ulaştı. Bu hız, Londra ile New York arasındaki mesafeyi 30 saniyeden daha kısa sürede kat etmeye eşit.
NASA’nın öngörülerine göre Parker, önümüzdeki geçişlerde saatte 690 bin kilometreye kadar hıza ulaşarak kendi rekorunu bir kez daha kırabilir.
Zorlu Koşullar ve Teknolojik Başarı
Parker Güneş Sondası, bin 400 santigrat dereceyi aşan çok yüksek sıcaklıklara dayanabilmek için özel olarak tasarlandı. Sondayı koruyan Termal Koruma Sistemi, bu şiddetli koşullarda bile çalışabilir durumda kalmasını sağlıyor. Bu teknoloji, Parker’ın şu ana kadar keşif misyonunu başarıyla sürdürmesinde hayati bir rol oynadı.
Parker Güneş Sondası, 22 Mart 2025 ve 19 Haziran 2025 tarihlerinde iki yakın geçiş daha gerçekleştirecek. Ancak bu tarihlerin ardından sondanın iticileri yakıtını tüketecek ve çoğu bileseni Güneş tarafından yok edilecek. Bununla birlikte, sondanın ısı kalkanının binlerce yıl boyunca Güneş’in yörünge düzleminde kalacağı tahmin ediliyor.
Parker Güneş Sondası’nın topladığı veriler, Güneş rüzgarları ve korona’nın davranışları hakkında eşsiz bilgiler sağlayarak, hem dünyamızın iklim sistemini anlamamıza hem de gelecekteki uzay yolculuklarının önünü açmaya yardımcı olacak.
NASA’nın bu başarısı, uzay keşfinin sınırlarını yeniden tanımlıyor ve insanlığın evreni anlama çabasında önemli bir kilometre taşı olarak kayda geçiyor.